Hayat Hikayem

Fethullan Gülen Cemaati ile çocuk yaşlarda tanıştım. Bundan ortalama 20 yıl önce ortaokul yıllarında okul arkadaşlarımın sürekli bahsettiği ışık evlerinde matematik/fen ve çeşitli dersler hakkında ücretsiz eğitim verildiğini söyleyerek buhara adlı bir eve götürdüler. 

Öğrencilerin bir çeşit yurt gibi kullanarak yaşadığı aynı zamanda da dersverilen bu evlerde özellikle matematik ve fen derslerinde eğitim veren üniversite öğrencilerine "abi" diye hitap edilirdi. 

Söz konusu bu abiler ilk başlarda bize sadece fen liselerine hazırlayacaklarını söyleyerek ders çalıştırdılar. Bir süre sonra da okuma saatlerinde Risale-i Nur okutup Said-i Nursi Bediüzzaman Hazretleri'nden bahsetmeye başladılar.

Ben Risale-i Nur ile tanışınca dersleri bırakıp Risaleler ile ilgilenmeye başlamıştım. Bu arada hepimize bir "sahabe" adı takmışlardı bana da "Talha" diyorlardı.

Derken Risale-i Nur okumaya başladığım için abiler bana anadolu ve fen liselerine hazırlanmam gerektiğini, Risaleler ile çok zaman geçirdiğimi söylemeye başladılar. Ben ise Risale-i Nur'u çok sevmiştim. Zamanla gece namazları, konuşmalar, tesbihatlar, geziler düzenlemeye başladılar. 

Üniversitede okuyan abiler, ara sıra gelen 'falanca bölge imamı' diye çok mübarek bir zat ile sohbet ediyordu. Bu noktaya kadar her şey normaldi. 

Bizlere video kasetleri ile Fethullah Gülen Hoca Efendi'nin Risale-i Nur'un devamını getirdiğini ve "Said-i Nursi yaşasaydı bu günleri görmek isterdi" diye onun sohbet, vaaz ve konuşmalarını dinleterek bizi hizmet hareketinin 'muhabbet fedaileri' olarak "şakirt" adı verilen bir terim ile nitelendirmeye başladılar
.
Sürekli fen ve matematik yada türkçe sosyalde başarılı olmamız gerektiğini, gerekirse kimliğimizi gizlemek için yırtık kot gitmekten saç uzatmaya, dövme yaptırmaya veya laik görünmeye kadar herşeyin mübah olduğunu, ayrıca Allah yolunda gittiğimizi ve bu yolda şakirt olduğumuzu unutmamamızı tembihlerlerdi. Bu abiler bizleri sürekli tedbirli olmamız ve kendimizi takiye yaparak gizlememiz gerektiği konusunda uyarırken bu ülke için yıllarca sabrederek bu makamlara geldiğimizde asıl o zaman İslam'a, devlete ve millete hizmet edeceğimizi söylüyordu.


Sürekli fabrikalarını, cebindeki son kuruşa kadar hizmet hareketine bağışlayan, yurtdışında okul açmak için sürekli aç kalan abilerden ve ablalardan bahsederek onların rüyalarında Peygamber Efendimiz'i gördüğünü ve bu hareketi ondan ilham alarak bizzat emir alarak yaptığını anlatan bile vardı.


Cemaatteki abi ve bölge imamlarıyla üniversite yıllarıma kadar görüşmeye devam ettim.


Artık üniversiteyi kazanmış ve hukukçu olmuştum. Hukukun avukatlık tarafını tercih ettim. -Abilerin ve bölge imamının hakim yada savcı olmam baskısına rağmen.-

Abiler ve bölge imamları her ne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı için diretseler de samimi olduklarını beni düşündüklerini düşünüyordum yaptığımın dahası yaptıklarının henüz farkında değildim. 

Ta ki altıncı katın ne mübarek bir kat olduğundan ne kadar kutsal ve mübarek olduğundan bahsedene kadar.

Altıncı kattan sanki çok kutsal bir yermiş gibi bahsedip oradan gelen emirlerin bizim gibi okumuş, başarılı ve tam bir şakirt oldu dedikleri zaman beynimden vurulmuşa döndüm. Beynimi aklımı bütün vücudumu onlara teslim etmiş gibi hissettim ve bu durum beni çok derinden etkiledi.

O yıllarda hiçbirinin ismini bilmediğim çok büyük ve mübarek bir abiden tüm avukatların imamı olduğundan bahsettikleri zaman o kişiyi gördüğümde artık 6. kata gelip gidebileceğim ama tedbir amaçlı bir abi vesilesi ile bunu yapmam gerektiğini söylediler.

Bu söz konusu abi benim ile asla yüz yüze gelmedi. Sürekli defter arasındaki notlar ile bana hangi kademede kimler ile görüşeceğimi, hangi davalara bakacağımı, hangi hakim ve savcılar ile irtibat kuracağımı iletti. Girdiğim davalarda hızlı sonuç elde etmeye başladığımda yaşadığım his tarif edilemezdi. Girdiğim davaları istisnasız kazanıyordum.

Başarı ve para sarhoşluğu içerisinde asla olmadım ve kazandığım paraları hizmet hareketine hibe ettim.

Hep birşeyler istiyorlardı.Tedbirli olmamı telkin ederken diğer taraftan yurtdışındaki abilerin çektiği cefayı anlatırken nerede ise gelirimin tamamını abilere hibe etmeye başlamıştım.


Daha sonradan bana katalogdan gayet hoş bir hanım göstererek bu hanım ile tanışmamı dahası evlenmemi istediler. Benim profilime uygun olduğunu düşündüklerini söylediklerinde anladım ki benim geçmişim, geleceğim FETÖ adına alınmış satılmış ve ipotek edilmiş dahası herşeyime karar verilmişti.

Bu durum ve bu yazıyı yazmaya, birçok şey beni sorgulamaya itti ve yıllar yılı sömürüldüğümü hayatıma özgürlüğüme ipotek koyduklarını, beynimin yıkandığını adeta iliklerime kadar hissettim.

Onlar için ailemi, arkadaşlarımı karşıma almış, hiç istemedikleri bir harekette kukla olmuştum. Okuduğum okuldan aldığım nefese kadar altıncı kattan gelen talimatlar yön vermişti.

Kendime o kadar kızmıştım ki herşeyi bırakıp yurtdışına yerleşen ailemin yanına döndüm.

İşte bu noktadan sonra da bu hainleri deşifre edecek ve elimden ne geliyor ise yapacağım.

Bunlar takiyede, dini duyguları sömürmekte, beyin yıkamakta ve kendilerine itaatte kusursuzca profesyonelleşmiş şerefsizlerdir.

Bunun ile mücadele eden herkes benim için uğrunda ölünecek, can verilecek insandır.

O yüzden bu blogu açarak bu hainler ile ilgili ne kadar bilgi varsa yayınlayacağım. Şimdi memleketime duyduğum özlem ile beraber bu hainler ile aynı masaya oturduğum için vicdan azabı çekiyorum. Bu ülkede yıllardır yargıya, orduya, siyasete ve eğitim sistemine sızmış bu kanserin karşısında ölüm benim parmaklarımın ucundan çıkıncaya kadar islama, dine bu ülkeye hizmet etmiş, bu cumhuriyet için kutsal bir görev sayıp bunları anlatıyorum.

Ailemin yanına canımı kurtarmak için kaçmak zorunda bırakıldım, burada ifşa ettiklerim gerçektir. 

Coşkun Vatansever

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder